30 Ocak 2013 Çarşamba

Esra Son Zamanlarda...

Esra ile ilgili çok şeyler yazamadım bu ara. Yazdıklarım da istediğim gibi geniş kapsamlı olmadı. Ben biraz Esra'nın son zamanlarda yaptığı aktivitelerden bahsetmek istiyorum. 

Esra Ekim ayında kreşin düzenlediği bir etkinlikle Üç Kardeş ve Muhteşem Kurt adlı oyuna gitti. Oyun bize ve kreşimize çok yakın olan Gaziosmanpaşa Ferih Egemen Çocuk Tiyatrosundaydı.İlk tiyatro deneyimi olduğu ve yanında olamadığım için içim burkuldu ancak telafisini yaparım nasılsa diye düşünerek geçiştirdim...
Oyun bir kukla tiyatrosu idi. Anladığım kadarıyla Esra oyunu pek sevmemiş. Salonda oyun başlamadan önce yapılan anonslardan ürkmüş olmalı. Eve geldiğinde oyunla ya da geziyle ilgili hiç konuşmadı, sorularımı da öfkeyle karşıladı. Eyvah dedim, İlk deneyimi böyle olmamalıydı.Ertesi gün ilk işim gişeye gidip başka bir oyuna bilet almak oldu. Ama ne yazık ki en erken bir ay sonrasına yer bulabildim. Sürekli böyle yer bulma sıkıntısı var. Keşke koca koca çocuklar ( kastım 10-11 yaş) küçük yaş oyunlarına gelmese, yaşlarına uygun oyunlara gitse. Kızabilirsiniz belki ama ne işi var 13 yaşındaki çocuğun 3+ oyunda. Üstelik anne babasıyla birlikte. Bir eğitimci olarak çocuk için boşa zaman kaybı diye düşünüyorum. Gelişimlerini daha besleyecek oyunlar tercih edilmeli ve biz de yaş grubumuza uygun oyunlara kolaylıkla yer bulabilmeliyiz.

Neyse taa bir ay sonra anne kız birlikte ilk oyunumuza gittik : Kedi ile Palyaço.


Salonu daha görür görmez korktuğunu ve gitmek istemediğini söyledi. Biraz cesaretlendirdim ve velilere ayrılan bölümde birlikte oturduk. Yalnız bırakırsam korkar diye yanıma aldım. Gerçekten de o anons sesinden ürktü ve koynuma sakladı kafasını. Ve oyun başladığında ben Esra'yı tabiri caizse kolundan çeke çeke çıkardım salondan. Oyuna bayıldı ve iki ay geçmesine rağmen hala gitmek istiyor o oyuna. Avrupa yakasına geldiğinde tekrar gideceğiz takibimizdesin Kedi ile Palyaço :)) Çünkü biz seni izlerken "hahhahahalarla güldük." Büyüyünce ne olacaksın, sorusuna "Palyaço" yanıtlarını verdik...

Üçüncü oyunumuz ise Karagöz Tatlıcı.
Kedi ile Palyaço'dan o kadar etkilendi ki sevmemek için gittiği oyunu tabii ki sevmedi. Aslında çok şirin bir gölge oyunu. Uzun zaman olmuştu izlemeyeli. Ama sevmedi gelgelelim. Bu ay ise bize uygun oyunlarda yer bulmaya çalışıyoruz hala :(



Esra yine kreşle bir ilki yaptı benim bile gidip görmediğim Oyuncak Müzesine gitti :)))
Fotolardan anladığım kadarıyla keyifli bir gezi olmuş. Ama evde çok bahsetmedi gittik, geldik dedi o kadar.


Ve kreşteki mutfak etkinliğinde son perde. Bu tabaktakilerin hepsi silinmiş süprülmüş. Ben evde hala bir dilim mandalina için peşinden koşuyorum :(

Şimdilik bizden bu kadar sevgiler...

29 Ocak 2013 Salı

Çarpı İşi Kuşlu Pano

Eski dostum çarpı işi özlemişim...
Bu panoyu bir iki blogda görüp beğenmiştim ama blog isimlerini kaydetmeyi unutmuşum.Kasnağın dışında kalan kısımların nasıl toparlanacağı konusunda bir fikrim yok el yordamıyla neler çıkacak bakalım

25 Ocak 2013 Cuma

Sen Neden Büyüdün Anne?

Bu sabah saat sabah altı civarı uyandı kuzum. Üzerini  kreş için giydirdim ve tekrar uyuması için yatırdım. Kokusunu çeke çeke saçlarını okşadım ama çenemiz açılmıştı bir kere. Sorular, sorular...

Ve can alıcı soru en sona saklanmış meğer: Sen neden büyüdün anne?

Gel de cevapla bakalım...

Ben istemedim ki yavrum büyümeyi. Elimde kalsa hep çocuk kalırdım. Hep cıvıl cıvıl, rengarenk... Hayatı tüm ağırlığıyla yüklenmek ve bu yükün altında ezilmek hiç de iyi değil kızım. Çok yorucu ve zor. Yaşamak, nitelikli yaşamaya çalışmak, verilen bu ömrü ziyan etmeden yaşamaya çalışmak çok zor.

Kadın olmak, anne olmak çok zor kızım ama zorluğunun yanı sıra yeryüzündeki her şeyden de daha keyifli. Zaman zaman hayat, akışı içinde göstermiyor o keyfi ama sana sarıldığım, kokunu içime çektiği anlardaki gibi sonsuz huzur da duyuyorum yaşamdan.

Sen de acele etme büyümeye yavrum. Acele etme ki gözlerindeki gökkuşağı hep orda dursun...

Diyemedim.

Çok yemek yediğim için büyüdüm diyebildim sadece. Tüm bunlar boğazımda düğümlenirken sabah ezanı ile birlikte senin "Görüşürüz annecim" dileklerinle yola koyuldum sana yürüyen bebek parası kazanabilmek için.

19 Ocak 2013 Cumartesi

Suzan Defter- Ayfer Tunç


Çok uzun sürdü ama nihayet bitirebildim. Araya yazılı okumaları, not girişleri derken elimde süründü durdu. Ayfer Tunç'u daha önce neden okumadığıma hayıflandım. Ne kadar güzel bir dili ve üslubu varmış oysa. Kitabı çok sevdim. Kalem elime geçirebilseydim altını çizeceğim çok cümle vardı. ( Minik kalem canavarı elimin altındaki tüm kalemleri sahiplendiği ve ben de okumanın keyfinden kendimi alamadığım için çizemedim ikinci okumada kesinlikle affetmeyeceğim cümleler var.)

Kitap iki farklı kişinin günlüğünden oluşuyor. İçeriği hakkında çok bilgi vermek istemiyorum ama iki hayat da sıradan değil. İkisinin de çok ortak noktası var ve birbirlerinin hayatlarından teğet geçiyorlar. Ama anlatım çok ustaca ve çok akıcı. Bir yudum su gibi  kitap.

Yazarın öykü kitabına aldığı bir öyküymüş aslında. Sonradan ayrı basımı yapılmış. Yazarın buna izni olmuş mu olmamış mı bilmiyorum ama iyi ki de ayrı basılmış Yoksa tanıyamazdım bu kitabı. En son Füruzan 'ın Gül Mevsimidir adlı üç öyküden oluşan kitabını bu kadar beğenmiştim.

Okumayanlar için kesinlikle öneriyorum. Kütüphanelerde mutlaka olması gereken bir kitap.

14 Ocak 2013 Pazartesi

Esra'dan İnciler-2

Sabah 05.30'da uyanan minik kuşumu tekrar uyutamayınca Kreş için hazırlayayım bari dedim. ( Ben evden erken çıktığım için babası hazırlıyor kreşe ve son zamanlarda zorlanıyor.) Kıyafetlerini görünce başladı ağlmaya:

-Anne ben okula gitmiycem, sen de gitme, tatil yapalım. Hüüüüüüüü
- Ama annecim benim gitmem, para kazanmam lazım.
Bu lafı duyunca aniden sustu ve gözleri parladı:
- Bana yürüyen bebek  mi alacaksın yoksa?
- Evet kızım...

Üst baş giydirme tamamlanınca, az daha da zamanım olduğunu görünce biraz yanına uzanmak ve uyutmak istedim ve bomba geldi.

- Anne uyumasana, git para kazan...

Bir yürüyen bebeğe satıldım vesselam...

11 Ocak 2013 Cuma

Gizli Özne-Nihan Kaya


Okudum,bitirdim bu kitabı. Ancak okuyan biriyle kitap hakkında konuştuktan sonra anladım diyebileceğim. Psikolojik bir kitap. Anlatım şahane ancak sanırım benden kaynaklanan nedenlerle anlamadığım yerler var.
Böyle olunca da sinir oluyorum işte kendime.

9 Ocak 2013 Çarşamba

Esra'dan İnciler-1

O kadar hızla büyüyorlar ki çocuklar. Büyürken de kendilerine özgü gelişimleriyle şahane inciler saçıyorlar etrafa. Hele de dillenmişlerse... Bu başlık altında Esra'nın bize bol bol saçtığı incileri derlemek istiyorum. Tabi hızına yetişebildiğim kadar :))

Yemekteyiz.Söylemesi ayıp yemekte balık var. Esra'nın yediği ikinci balığın son lokmaları. Onları da yedirebilmek için boş çırpınışlarım:

- Hadi kızım bak balık ağlar ama yemezsen. Esra beni beğenmedi, yemedi diye üzülür.
Esra bir gülüş atar:
-Anne, çok komiksin çok...

Anna baba birbirine bakıp kalırken Esra Tırmanmaya başladığı damacananın tepesine çıkmıştır bile :)

8 Ocak 2013 Salı

Küçük Mutluluklar


Dün bütün gece Vali Beyimizin tatil haberi için ciğerci kedileri gibi bekledik durduk. Hazretleri sıcacık evinden ancak gece 00.01 den sonra tatil komutunu iletebildi. kendisini bu kadar cevval, bu kadar eli çabuk ve hızlı davrandığı, herkesin uyuduğu saatte haberi verdiğini ve özellikle bugün tatil yapamayacak ve küçük çocuğunu bırakacak yer bulmakta zorlanacak anneleri mağdur ettiği için tebrik ediyorum.

Neyse gelelim konumuza. Bugün salı. Benim takvimime göre Kara Salı. Zira hem ders saatim fazla hem de bahçe nöbetim var bugün. Aylardır hastalıktan kurtulamayışımın müsebbibi bu nöbet. Okulumuzda her ahval ve şeraitte nöbet yerinde olunur da. O yüzden bugünün tatil olması benim için bir kat daha değerli. Azıcık yırtmış oluyorum da nöbetten :)

Ben de sabah işlerimi bitirdim. Esra'yı doyurdum, uyuttum. Keyif yapayım dedim. Sahlebimi alıp kar manzarasına Karşı kuruldum.bundan güzel keyif olabilir mi?Küçük şeyler de gerekiyor bazen insana. Hatta insana gereken küçük şeyleri görmek için göz...

Kitap: Kitaplaşalım mı etkinliğinde eşleştiğim sevgili Dr. Vildan'a aldığım bir kitaptı. Ben de sonradan merak ettim ve kendime de aldım. Ayfer Tunç ilk defa okuyacağım. Bu arada Doktorcuğumun da bloğunun doğum günüymüş. Nice senelere inşallah...

Ayraç: Yine Kitaplaşalım mı etkinliğinden sevgili Kırmızı Evin Cadısı Gizem'in el emeği göz nuru ayracı. Kullandıkça anıyorum kendisini..

Küçük mutlulukların hep bizlerle olması dileğiyle...

7 Ocak 2013 Pazartesi

Öylesine Bir Yazı


İnsan anne olunca anlıyor mucize nedir?
En inançsız insanı bile Allah'a inandırıyor evladın varlığı.
Kendinden korkuyor insan, yapabileceklerinden ve yapamayacaklarından. Ellerinin, bileklerinin, yüreğinin gücünden korkuyor. Kendi vücudunun ürettiği sütten korkuyor. Nasıl oluyor da o sıvı bir İNSAN yaratıyor diye.
O minik ellere ilk dokunduğu an dokuz kaplan gücünde olabiliyor anne.Erkekten bir- sıfır öne geçiriyor doğum denen olay kadını. Hayata karı daha sağlam, daha özgüvenli, daha yenilmez oluyor anne çünkü.Çünkü evladı için hayatta kalmak, bir şeyler yapmak gerek.
Ölmekten korkuyor yavrum ne olacak düşüncesiyle. En cesur, en iman dolu anne bile ölümden korkuyor arkada bırakacağı kuzusu için. Kaybedecek bir şeyim yok diyemiyor hayata. Omuzlarında korkunç bir sorumluluğun keyifli yükü.
Ama nasıl keyif... Bir bakışla, bir kokuyla, bir sesle bir gülücükle tüm dertler unutulabilir mi? Unutuluyor işte.İnsan bu kadar çabuk nasıl özleyebilir, nasıl bu kadar çabuk gözleri dolar hasretten...

Anne olmayan, olamayan (erkekleri kastediyorum) kimse anneyi anlayamaz. yapabileceklerinden emin olamaz.
Vesselam.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Hoş Gelişler Ola...

Bugün kardeşimin doğum günü.
Onunla her şeyimiz yakın yakına oldu. Dünyaya gelişimiz, okula başlamamız, nişanımız, evlenmemiz, doğumlarımız...
Hayat şartları üniversiteden sonra bizi çok fazla bir araya getiremedi. Eşinin subay olmasından mütevellit o Anadolu'da, Kıbrıs'ta gezmeye başlamışken ben de İstanbul'un boğuculuğunda hayata yetişmeye, bir şeyleri yetiştirmeye, sürekli acele etmeye çalışıyordum.
Yani demem o ki yanında olamadım bana ihtiyaç duyduğunda ya da duymadığında.İlk doğumunda Kıbrıs'taydı. Ben İstanbul'da iş başında.
Şimdi bugün kardeşimin doğum günü, yarın ise kardeşim ikinci kızını dünyaya getirecek...Ben yine yanlarında olamayacağım. Ama bu defa daha şanslıyız en azından Allah kısmet ederse iki günlük olunca kuzumuzu görebileceğiz.
İki doğumunda da yanında olamadım. İçim buruk ama sağlıklı olmaları rahatlatıyor beni. İnşallah yarın güzel haberleriyle güne başlayacağız. Ben de doğum arefesinden bu yana birtakım hediyeler verdim kendisine.Kimisini de yanımda götüreceğim. Bir de fotoğrafta gördüğünüz pastayı yaptım. Nasıl güzel olmuş mu?

Pembe keçeyi bizim semtte bulamadım. Eminönü'ne gitmeye de zamanım olmadı.Üzerini pembe tülle sarıp bağladım. En üstteki kalbin üzerinde Etamine işlediğim ismi yazıp keçeye aplike yaptım. Keçe çalışmasındaki acemiliğim çok belli olsa da en azından ince keçe bulabilmiş olmak beni mutlu etti.