9 Nisan 2014 Çarşamba

35. Yaşıma



Geçen ay ömrümün 35. yılını geride bıraktım.
35 koskocaman yıl...
Çok fazla bir şey sığdıramasam da bu zaman dilimine kendimce milatlarım oldu.
Değişimlerim, değişmeyişlerim, vazgeçtiklerim, yüreğimde taşıdıklarım...
Neler oldu 35 yılda, neler değişti?
Daha yorgunum mesela ama hayattan daha çok keyif almayı öğrendim.
Daha kilolandım ve hala diyet denen şeyi yapabilecek içdisiplinim olmadığını anladım.
Daha zamansızım mesela.
Ama anlık keyiflerin tadına daha çok varıyorum.
Kendim için fazla plan yapmayıp kafama estiği gibi yaşıyorum.
Sevdiklerimin, beni sevenlerin değerini daha çok bilip onların varlığına daha çok seviniyorum.
Daha olgun hissediyorum ama çocuklaşmaktan artık korkmuyorum.
Kırılganlıkları bitirmeyi istemeden de olsa öğrendim.
İnsanın bir evlat yetiştirmeye başladığında bütünlentiğini anladım. En yakınınız eşinizin bile evladınızın yanında yarım kaldığını anladım. Ayılmak mıdır aydınlanmak mıdır, tanımlayamadım.


Ve illa ki 20 Mart'tan u yana kulağımda hep bu şarkı dönüp duruyor.



20 Ocak 2014 Pazartesi

Esra'dan İnciler

Dün gece Esra benimle yatmak istedi. Aldım yanıma.. İyi ki de almışım yoksa hayatım boyunca bir daha duyamayacağım bir şey oldu...

Esra bu aralar uykusunda konuşuyor. Hem de net bir şekilde anlaşılıyor konuştukları.

Yanıma aldım, iyice daldığından emin olduktan sonra ışığı kapadım ve ben de yattım. Bir süre sonra üzerini örtmek için uyandım ve mışıl mışıl uyuyan kuzudan şu cümleyi duydum.

"Ben annemi çok seviyorum."

Bu anı hayatımın sonuna kadar unutmayacağım...


16 Ocak 2014 Perşembe

Esra'dan İnciler

- Esra, sen bir renk olsan hangisi olmak isterdin?
- Kırmızı.
- Neden?
-Çünkeeee, sen en çok kırmızıyı seviyorsun...
ve gözyaşları, sarılmalar, bağrna basmalar

1 Aralık 2013 Pazar

Çook Uzun Zaman Oldu

Çok uzun zaman olmuş yazmayalı... Yazmaya gerçekten zaman bulamayalı...

Zor ve yoğun günler geçiriyorum... Bunu da atlatacağız Allah'ın izniyle.

Sonuç: Özlemişim buraları ben :)))

5 Haziran 2013 Çarşamba

Bu Blogda Direniş Var


Büyük uyanışın şerefine...Tüm çapulcu, ayyaş ve marjinallerin şerefine

1 Haziran 2013 Cumartesi

Yine bir Mayıs günü yine uyanış... Gidemiyorum ama yüreğimi ve dualarımı gönderiyorum sizlere...

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Bir Meslekten Soğuma Hikayesi

Bir insan mesleğinden nasıl soğutulur, biliyor musunuz? Ben bilmiyordum, öğrendim.

Biliyorsunuz bugün 29 Mayıs, yani İstanbul'un Kurtuluşunun 560. yıldönümü. Bu münasebetle sabah okulda törende bir öğrencimiz bizim hazırladığımız ( Sosyal Bilgiler Öğretmeni ve benim) bir konuşmayı okudu. Kısacık, İstanbul'un ve fethinin önemini anlatan bir yazı. Yazıyı aşağıya ekleyeceğim. Merak edenler okuyabilir. Yazıda Peygamberimizin İstanbul'un fethine ve fatihine yönelik övücü malum hadisine de yer verdik.Dikkat çekmiş efendim. Yazıda dini ögeler kullanmışız.Tatlı bir dille uyarıldık. Ve biz sözüm ona okumuş, sözüm ona aydınlık insanlara bu hadisin dini içerikli olmadığını siyasi bir hadis olduğunu falanını filanını anlatamadık.

İnsan dininden, dininin peygamberinden korkar mı ki ya... O yazı da Hz. İsa'nın, Hz. Musa'nın ya da başka bir peygamberin adı geçmiş olsaydı bu tepki verilir miydi merak ediyorum.

Atatürkçü olmayla dini ögeleri dozunda birleştiremeyen karanlık kafalı insanlar tarafından sansüre uğramaktan, uyarılmaktan, yönetilmekten usandım ben.

Atatürkçülük dinsizlik mi demek, Peygamberimizi ve dinimizi sevmek gericilik mi demek.
Neden insanlar iki harika duyguyu tek yürekte birleştiremezler. Nedennnnn...Lanet olsun böyle işe...


Merak edenler için yazı...

Bugün İstanbul’un, yani Doğu Roma’nın Türk oluşunun 560. yıl dönümüdür.

Sayın Müdürlerim, Değerli Öğretmenlerim,Sevgili Arkadaşlar,
İstanbul’un fethi herhangi bir tarihî olay değildir bu belde sıradan bir macera sonucu bir tesadüf eseri değil, yüzyıllar içinde oluşup, kökleşen bir ülkünün ve bu ülküye bağlı olarak gerçekleştirilmek istenen cihan devleti projesinin sonucudur. Bu projenin bir kolu Oğuz Han’a kadar uzanır. asıl kol ve heyecan İslam peygamberi Hz. Muhammed’in bir münasebetle “İstanbul elbette feth olunacaktır; onu fetheden hükümdar ne ulu hükümdardır, onu fetheden asker ne kutlu askerdir.” şeklindeki sözlerinden gelir. Bu işaret edici, müjdeleyici sözlerin arkasından bir dönem Arap orduları daha sonra da Müslüman Türk orduları İstanbul’un fethini daima gönüllerinde beslediler, büyüttüler, bu uğurda uzun seferlere çıktılar. Nihayet bu zafer Sultan II. Mehmet’e ve onun adında bu uğurda çarpışan Türk askerlerine nasip oldu.
Osmanlı devleti büyük bir  imparatorluk haline gelmiştir.Bu gözde şehir ise varlığını  imparatorluğun başkenti olmakla taçlandırmıştır.
II. Mehmet’e “Fatih” ünvanını veren bu zafer, sadece Türk tarihinde değil dünya tarihinde de büyük değişimlere yol açtı. Orta Çağ kapanıp Yeni Çağ başladı.
Karanlık ve bir çağı kapayan, aydınlık yeni bir çağı açan İstanbul’un fethini her yıl 29 Mayıs günü kutluyor, bu güzel şehri bize armağan eden atalarımızı saygı ve şükranla anıyoruz.


Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. 

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Geç Kalmış Anneler Günü ve Karışık Bir Yazı

Nihayet okuldaki işler hafifledi. Son yazılılar da birikmeden ben birikmişlerimi teker teker yazayım...

Geçtiğimiz hafta anneler günüydü malum... Benim için yorucu bir hafta oldu ama sonuçları güzel oldu... Cumartesi günü kış boyunca hayalini kurduğumuz terasımızı süsleme girişimlerine başladık.Eksikleri olsa da iç acıçı bir havası olduğu doğrudur... Nasıl olmuş ?Çiçeklerim... En köşedeki papatya sırasıyla yanındakiler fesleğen, beyaz ve kırmızı karanfiller, sardunya ve yıldız çiçekleri... Yıldız çiçekleri İkea'dan. Renkli saksı altları Praktiker'den. Bu arada Praktiker Türkiye'deki şubelerini kapatıyor ve güzel indirimler var.



Bu takım da Praktiker'den...Epey de uyguna geldi...E yakıştı da ...

Ve gözümün bebeği sarmaşık gülüm. Hem de kokulusundan...

Bu anneler günü diğerlerine göre daha özeldi çünkü anaokulumuzun desteği ile kızımın ilk hediyelerini aldım...
Aslında Esracık bana sokaktan nereden bulduysa kopardığı yeşil bir gül yaprağı hediye etti kendi fikrince...Yani kızımın bana kendi isteği ile ilk hediyesi bir yaprak oldu.. Cüzdanıma saklamıştım ama hastane hastane gezerken kaybolmuş :(((
Bunlar da anaokulundaki etkinliklerden...Her ne kadar Esra'nın katkısı minnacık da olsa beni mutlu etmeye yetti...




11 Mayıs 2013 Cumartesi

Esra'dan İnciler

Uzun bir "Bakalla gideceğim beeeennnn,, ühhhhüüüüüüüü..." diyerek ağlama seansının ardından Esra nihayet susar:
- Anne çuçtum ben (sustum)
- Evet kızım sustun.Hadi aç ağzını da yemeğini ye.
- Peki anne ben neden anladım?
- Bilmem kızım, neden ağladın?
- Kendine sor bunu bakalım anne...

Gözler büyür büyür, anne ne diyeceğini bilemez,...

5 Mayıs 2013 Pazar

Pöfff

Zaman hiçbir şeye yetmiyor. Hem de hiçbir şeye...
Bahar geldi, evde yapılacak işler arttı,
Bahar geldi, okullardaki iş yükü arttı,
Bahar geldi, dengesiz havalar yüzünden hastalıklar arttı,
Evde bir hafta sonunun bir kısmında şöylece bacaklarımı uzatıp bir dinlenemiyorum...
Allah'ım ben mi beceriksizim...
İşler güçler eker teker gelin artık sıkıldım...