2 Ocak 2012 Pazartesi

Yeni Yıla Nasıl Girdik?

Neden heyecan duymuyorum sanki yıl başlarında.. Halbuki kimle olursun olsun, yalnız başına bile olsan, umutlanmanın, iyilikler dilemenin, ferahlık, bolluk için dua etmenin bahanesidir. Kuruyemişlerin bıkana kadar tüketildiği yanında içkiniz ne olursa olsun benim kolayla başladığım, basit ama sevilen yemek ya da mezelerle donatılmış çilingir soframızla girdiğimiz güzel bir gece işte...Heyecansız olmak bunları yapmamak değil elbette ama az da olsa heyecanlansam fena mı olur yani...


Yeni yıla Esra  ile girmeyi çok istedik ama uykusu geldiğinde nasıl dellendiğini ve bize her şeyi zehrettiğini göz nüne aldık ve uyuttuk kızımızı...E tabi bunda soframızın dağılmayacağı mezelerin avuçlanıp birbirine katılmayacağı gerçeği ile duyulan gizli bir sevinç de vardı... Eşim ve ben soframızda hem sohbet edip hem de tv kanallarının (olmayan) yeni yıl programları arasında dolaştık.. Derken saatler 12 ye çeyrek kalayı gösterdiğinde saçı başı dağılmış, çorabının biri çıkmış ve uyku perisince terkedilmiş salaş, minik bir kız odaya girdi...Sevindik diyemeyeceğim çünkü bu belki de sabahlamak demekti ve öyle de oldu. zaten sürekli erken kalkan bir veledin bir de sabaha karşı uyuması kadar çekilmez ve sabırları çatlatan bir durum var mıdır bilemiyorum...Keyifli vakit geçirilse neyse de ilk iki saatten sonra uykuya direnen ama uykusu da olduğundan mızmız, ağlak bir suratla yeni yılın ilk saatleri karşıladı...

Allah sağlık versin, yokluğunu aratmasın inşallah da...Uykusuzken onunla hiçbir şekilde iyi ya da vasat vakit geçirilmiyor. Hiçbir etkinliği beğenmiyor ve mızmızlanıyor. Bir, iki, beş... artık ne uyduracağınızı şaşırmışken onu oyalamak için sabır çatlıyor ve HÖÖÖÖYYYYTTT diye olaya giriverirken buluyorsunuz kendinizi. Tabi size bakan bir çift kocaman göz ve 'hi hi hi' diye sırıtarak bu çıkışınızla da dalga geçen bir velet olunca dua etmekten tutun da ellerinizi ısırmaya kadar giden bir sinir harbi oluyor...Neyse ki işi buralara vardırmak istemeyen babamız  aldı bizi yeni yıl turuna çıkardı...Belki uyur diye gizli bir amaç da taşıyorduk tabi :).. Sabahın dördünde güç bela uyutulan Esra, sabahın sekizinde ful performans ayağa kalkınca neye uğradığımızı şaşırdık...

Aslında Esra' nın çok güzel bir düzeni vardı. Ne oldu da bozuldu bilemiyorum... Hayatımızda farklı giden bir şey yokken birden bire değişivermesini diğer belirtilerle beraber gelen iki yaş sendromuna bağlıyorum.İnatlaşmalar, hayır sözcüğünü kabul etmemeler, kendini yerlere atmalar, eşyaları öfkeyle etrafa fırlatmalar.....ve ağlama krizleri... Bizden büyük evladı olana annelerin dediklerine bakılırsa hafif gidiyoruz şimdilik, inşallah doz artımı olmaz Ya Rabbim...


Nasıl bir yazı oldu böyle.. Yani yıldan başlayıp iki yaş sendromuyla son bulan...Ama böyle yazmalar hoşuma gidiyor...Öbür türlü konuyu toparlayayım derken doğallıktan çıkıveriyorum bu da beni rahatsız ediyor... Ben edebiyat teoremlerine giriş yapmadan bitireyim bu postu en iyisi...

HERKESE  MUTLU YILLAR...

1 yorum: